Urla-Çeşme yarımadası 1980'lerden bu yana göç ve kentleşmenin yoğun yaşandığı bölgelerden biridir. Buna bağlı olarak arkeolojik alanlar ve tarihsel dokunun tahribatı da kaçınılmaz biçimde artmaktadır. Bölgede ihtiyaçtan çok fazla olan rüzgar enerjisi istasyonları, balık çiftlikleri, taş ocakları sadece arkeolojik alanların ve tarihsel dokunun korunmasına yönelik tehdit oluşturmaktan ziyade bölge sakinlerinin yaşam kalitesini düşürmekte ve doğal çevreye de geri dönülmez zararlar vermektedir. Yüzey araştırmaları ile tespit ettiğimiz arkeolojik alanların bazıları resmi olarak tescillenmesine karşın bu yöntem koruma için yeterli olmaktan çok uzaktır. Kültürel çevrenin devingen doğasını kabullenerek optimum düzeyde sürdürülebilir bir koruma için projemiz yeni yaklaşımlar geliştirmeyi görev edinmiştir. Arkeolojik ve tarihsel dokunun bölgede yaşayanlar için görünür ve anlaşılır kılınması kuşkusuz temel prensiptir. Bu nedenle çeşitli toplantılar ve sunumlar yolu ile çalışmalarımızın sonuçları paylaşılmaktadır. Anıtsal yapıların ya da antik kentsel dokunun korunmasına yönelik yaklaşımlar maalesef kırsal miras söz konusu olduğunda geçerliliğini yitirebilmektedir. O nedenle sürdürülebilir koruma ancak kırsal mirasla anlamlı bir bağ kurulması sayesinde olabilir. Görünürlüğü daha düşük olan kırsal mirasın korunmasına yönelik olarak proje ekibimiz 2016-2019 yıllarında çeşitli pilot uygulamalar gerçekleştirmiş ve bölgeye özgü bir toplumsal arkeoloji uygulaması modeli oluşturmuştur. Uygulamanın en önemli özelliklerinden biri bilimsel araştırmacılar ile yerel sakinler arasında eşit bir düzlemde bilgi paylaşımını hedeflemesidir. Yani diğer bir deyişle biz araştırmacıları sadece sunumlar yolu ile bilgi aktaran didaktik konumdan çıkaran yerel ile işbirliği içinde çalışan bir konuma taşımaktır. Newcastle Universitesi McCord Peyzaj Araştırmaları Merkezi ile yürüttüğümüz ortak çalışmalar neticesinde tasarlanan bir akıllı telefon uygulaması ve buna bağlı bölgenin arkeolojik ve tarihsel dokusuna ilişkin veri sunan açık kaynak bir veritabanı karşılıklı bilgi akışının araçlarını oluştururlar. Pilot uygulamalar çerçevesinde Kadıovacık ve Germiyan köyleri arasında belirlediğimiz 6 kilometrelik bir rotada çeşitli yerel gruplarla uygulamalar gerçekleştirilmiş ve geri dönüşler üzerine çalışılmıştır.
Rota üzerinde tarım terası, terkedilmiş bir köy ve yapıları, patika, yaşlı zeytin ağaçları ve endemik bitkiler bulunmaktadır. Uygulama esnasında bu peyzaj unsurlarının grup üyelerince telefon uygulaması ile belgelenmesi gerçekleştirilmiştir. Çeşitli yaş ve sosyal gruplardan Farklı kişiler ile gerçekleştirilen uygulama bireylerin kırsal mirasa dair farkındalığını arttırmayı amaçlamaktadır. Pilot uygulamaların ardından bu modelin hayata geçirilmesi konusunda yerel yönetimlerin desteği ve resmi izinler gerekmektedir. O nedenle bu çalışmamız halihazırda bir model olarak sunulmaktadır. Proje ekibimiz ayrıca bölgenin arkeolojik ve tarihsel dokusu, ekolojik yapısına zarar veren faaliyetler karşısında sivil toplum örgütleri ile beraber hareket etmekte, gerekli raporların hazırlanması, değerlendirilmelerin yapılması için destek vermektedir. Geçmişe ait kültürel çevrelerin izlerini, parçalarını sistematik olarak belgeleme gayretinde olan projemiz aynı zamanda günümüzdeki tahribatın da kaydını tutmayı amaç edinmiştir. Bunun nedeni giderek artan kentleşme ve buna bağlı yapılaşmanın ekolojik açıdan zararını görünür kılmak ve ne denli vahim boyutta olduğunu daha açık bir biçimde gösterebilmek içindir.Buna yönelik olarak burada paylaşacağımız Tahribat Raporu ile kentsel yapılaşmanın, RES'ler, balık çiftlikleri ve taş ocaklarının bölgede yarattığı ekolojik krizlerin çözümlenmesine katkıda bulunmayı umut ediyoruz.