Klazomenai arkeolojik yüzey araştırması projesi yaya yüzey araştırması yöntemlerini uzaktan algılama ve jeoarkeolojik yöntemlerle beraber uygulayarak Urla-Çeşme yarımadasının derin tarihini anlamayı ve geçmişteki kültürel çevreleri ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Proje kapsamında yürütülen arazi çalışmaları ile elde edilen verilerin değerlendirilmesi sonucunda bölgede geçmişte insan topluluklarının doğal çevre ile olan etkileşimlerinin, eylemlerinin izleri belgelenmekte ve açıklanmaktadır. Batı Anadolu kıyılarının ortasında yer alan ve bir coğrafi birim olan yarımada jeolojik olarak hareketli bir bölgedir, hem doğal hem de kültürel açıdan zengin olan bölgenin uzun geçmişindeki kültürel ve sosyal yapıları anlamak peyzaj yaklaşımına sahip yüzey araştırması ile anlaşılabilmektedir. Konumunun yanısıra doğal ve kültürel zenginliği nedeniyle bu bölge her zaman çok kültürlü kozmopolit bir yapıya sahip olmuştur. Bugün de çok popüler bir yerleşim bölgesi ve turizm merkezi olan yarımada 1980'lerden bu yana ivmesi giderek artan kentleşmeye ve son onyılda da kırsal alanların "soylulaştırılmasına" sahne olmaktadır. Bunlara bağlı olarak giderek daha karmaşık bir yapıya sahip olan yarımadada arkeolojik alanların, tarihsel yapıların, geçmiş kültürel çevrelerin izlerinin hızla kayıt altına alınması ve belgelenmesi önem taşımaktadır. Klazomenai Yüzey Araştırması projesinin başından bu yana en temel gayelerinden biri kentleşen ve giderek soylulaşan bölgede artan tahribata karşı deyim yerindeyse zamana karşı yarışarak optimum düzeyde belgeleme çalışması yapmaktır. Araştırmanın yöntemleri bölgenin kendine has özellikleri ve sorunsalları çerçevesinde kurgulanmıştır.
Projenin temel bilimsel sorunsalı yarımada üzerinde konumlanan Ion polisleri, Klazomenai, Erythrai, Teos ve Lebedos çevresinde kırsal alanların kullanımı, bölgesel ağların tanımlanması, kent-kırsal ilişkisinin anlaşılması ve böylelikle sosyo-kültürel, politik ve ekonomik yapıların açıklanmasıdır. Buradan yola çıkarak Ionia dediğimiz kültürel bölgenin antik dönemde Ege dinamikleri içindeki konumunu anlamaya çalışmak, bölgenin yerleşim tarihçesini uzun vadeli bir yaklaşımla tanımlamaktır. Bu amaç çerçevesinde proje kapsamında prehistorik dönemden Osmanlı dönemine dek tüm bulgular aynı hassasiyetle belgelenmektedir. Bu sayede Ion polislerinin ortaya çıkışından önceki süreçleri ve yine sonrasındaki süreçleri anlamak mümkün olmaktadır.
Projenin ilk yıllarında temel bilimsel sorunsalı Ionia arkeolojisine ilişkin olsa da giderek bakış açısını genişletmiş ve bir kültürel çevre araştırmasına dönüşmüştür. Bugünkü peyzajın içinde saklı olan geçmişin izlerini bütüncül bir yaklaşımla belgelemek ve anlamlandırmak, sürdürülebilir düzeyde koruma yöntemleri üretmek projenin vardığı temel amaçtır. Bu amaca yönelik olarak proje ekibimiz arazi çalışmalarının yanısıra yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleri ile işbirliklerini sürdürmekte, yarımadanın kültür mirasının görünür kılınması ve korunması için çalışmalar yürütmektedir.