top of page
Intensive survey at Burgaz
Fieldwork4_edited.jpg

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Klazomenai Arkeolojik Yüzey Araştırmaları Projesi 2006'dan bu yana Urla, Seferihisar ve Çeşme İlçeleri'nde sistematik araştırmalar sürdürmektedir.   Araştırma yöntemi yoğun ve yaygın sistematik yaya yüzey araştırması yöntemlerinin yanısıra jeo-arkeoloji, uzaktan algılama, mekansal analiz ve toplumsal arkeolojinin yöntemlerini uygulamaktadır. Projenin temel bilimsel hedefleri polis yerleşimleri etrafındaki kırsal alanların araştırılması, arkeolojik sitler ve peyzaj unsurlarının art-süremli olarak kayıt altına alınması böylelikle bu verilerin yorumlanması ile yarımadanın derin tarihi boyunca Geç Neolitik Dönem'den Osmanlı Dönemi'ne dek arazi kullanımı, yerleşim dokusu, sosyal ve kültürel ağları anlamak, dönüşüm ve değişimlerini tespit ederek açıklamaktır.  

 

Sistematik yaya yüzey araştırmaları ile bugünkü peyzaj içinde izlerini saptayabildiğimiz geçmiş kültürel çevrelerin nasıl olduğunu açıklamaya gayret eden proje çerçevesinde yüzeyde korunmuş olan seramik parçaları, yapı taşları, cam, metal, taş nesnelerin yoğunluk ve yayılımı mekansal olarak plan ve haritalara aktarılır. Ayrıca sabit haldeki mimari kalıntıların yanısıra patika, döşeme, tümülüs, teras gibi geçmişe ait peyzaj unsurları da kayıt altına alınır. Yüzeyden sistematik olarak toplanan nesneler tarih ve işlevlerini saptamak amacıyla çalışılarak sınıflandırılır. Böylelikle saptandıkları alanların iskan tarihçesine ilişkin bilgi üretilir. Jeo-arkeolojik araştırmalar ise yarımadanın derin tarihi boyunca her zaman dinamik olan jeolojisinin yarattığı çevresel koşulları ve yüzey araştırmaları ile saptanan yerleşimlerin geçmişte içinde varoldukları doğal koşulların nasıl olduğunu, bugünden farklı olup olmadığını anlamayı amaçlar. Uzaktan algılama ise Coğrafi Bilgi Sistemleri aracılığıyla elimizde bulunan geçmişe ait hava fotoğrafları, uydu görüntüleri, çeşitli tematik haritalar ve güncel yüksek çözünürlüklü hava fotoğraflarını birarada kullanarak yerleşimlerin, kalelerin, tümülüslerin, yol ağlarının, terasların ve diğer peyzaj unsurlarının potansiyel olarak saptanmasına yarar. Böylelikle yaya yüzey araştırmalarını gerçekleştirmek için bir örnekleme stratejisi oluşturmamız mümkün olmaktadır. Topografik yapı yarımadada idari ve politik sınırların belirlenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Kızılca Dağı (Mastousian) ve Karaburun (Mimas) yarımadası gibi yükseltiler, Söğüt, Çobanpınarı gibi vadilerin yanısıra Urla Mandalan, Barbaros ve Seferihisar havzaları topografik yapının en temel belirleyici unsurlarıdır. Kıyı şeridi çok girintili çıkıntılı olup koylar ve adalar, güneyde denize ulaşan yüksek uçurumlar yeralmaktadır. Yarımadada fay hatları ve kıyı çizgisinin değişimi, alüvyal birikimler, erozyon yerleşim yerlerinin seçilmesinde önemli rol oynamıştır. Yarımadada akarsular ve mevsimsel karstik göller küçüktür ve genellikle mevsimliktir.  Özellikle Barbaros ovası ve onu çevreleyen tepelerde küçük karstik göller bulunur. Tüm bu topografik özellikler gözönünden bulundurularak yerleşim modellemeleri oluşturulmakta ve her sezon araştırma alanları belirlenmektedir. Doğal koşulların yanısıra yerleşim ağlarının, idari ve sosyal ağların oluşumunda rol oynayan etkenler göz önüne alınarak yazılı kaynaklar, epigrafi bilgiler değerlendirilmektedir. Ayrıca yine daha önceki yıllarda yapılmış çalışmaların sonuçları, gezgin raporları ve yerel halkın bilgisi araştırmalar için önemli kaynak oluşturmaktadır. Kısa dönemli küçük yerleşimlerin saptanması için ise farklı bir yol izlenerek eski teraslar, yaşlı zeytin ağaçlarının bulunduğu alanlar ve antik dönem zeytinyağı/şarap üretim birimlerinin dağılımı kullanılarak, ve bunların birbirine mesafesi ve büyük yerleşimlerin etki alanları gözönünden tutularak örneklenen alanlarda antik dönem köy, mezra ve çiftliklerinin konumları saptanmaya çalışılmaktadır.  

 

Araştırma alanının toplam yüzölçümü yaklaşık 1600 km2'dir, ve sistematik yüzey araştırmaları için oldukça geniş bir alandır. Bölgenin 1980'lerden bu yana ivmesi giderek artan bir kentleşmeye sahne olması örnekleme stratejilerinin bölgeye özgü dinamikler gözönünde bulundurularak oluşturulmasını zorunlu kılmaktadır. Projenin çok dönemli olarak derin geçmişindeki kültürel çevreleri olabildiğince kapsamlı tanımlama hedefini gerçekleştirmek ancak belli sorular çerçevesinde tasarlanan örnekleme stratejileri ile mümkün olabilmektedir. Bugüne dek yarımadada 136.645 hektarlık alan sistemli taranmış ve 446 arkeolojik sitin yanısıra antik dönemde kullanılmış teraslar, patikalar, tümülüsler, vb gibi tekil yapılar belgelenmiştir. Tüm bu sitler ve peyzaj unsurları tarih, işlev, büyüklük gibi parametreler gözönünden bulundurularak kategorize edilmiş ve veritabanlarına aktarılmıştır. Böylelikle yerleşimlerin, yol ağlarının, tarımsal havzaların kullanımındaki süreklilik veya terk gibi olgular belirlenmekte ve sorgulanmaktadır.  

Uzaktan algılama ve yaya yüzey araştırmaları ile saptanan yüzey buluntularının yoğun olduğu alanlarda çok dönemli yerleşimin dönemsel yayılımını saptamak adına yoğun yüzey araştırmaları gerçekleştirilmiştir. Yani açıklamak gerekirse bir karelaj sistemi oluşturularak 5-10 metre aralıkla arazide yürüyerek tüm yüzey bulguları toplanmış ve tarihlendirilerek sınıflandırılmıştır. Bu alanlardaki mimari bulgular ise  GNSS GPS kullanılarak coğrafi olarak referanslandırılarak çizilmiştir. Geçmişteki doğal çevrelerin kurgulanmasını hedefleyen Jeo-arkeolojik araştırmalar proje kapsamında kıyı değişiklikleri, alüvyal birikimler, akarsu yataklarının değişimi, ve göl havzalarına odaklanmıştır.  

 

Projenin başlıca amacı Urla-Çeşme yarımadasının kadim tarihi boyunca kırsal yaşam pratiklerinin neler olduğunu belirlemek, tarımsal havzaları ve bu havzalardaki kırsal yerleşimleri belgelemektir. Böylelikle endüstri öncesi dönemlerde merkez yerleşimlerin etrafında gelişen idari, sosyal ve politik yapılanmalar da açıklanmaktadır. Bugün kullanılmayan teras yapıları proje kapsamında haritaya işlenmekte, ve inşa teknikleri gözetilerek bir tipoloji oluşturulmaktadır. Ayrıca terasların kesin tarihlemesine yönelik olarak Newcastle Üniversitesi ve St Andrews Üniversitesi ile ortak yürütülen çalışmalarla teraslardan alınan örnekler laboratuvar ortamında analiz edilerek tarihlenmektedir.  Optik Uyarmalı Lüminesans analizleri en basit tanımı ile bu teraslardan alınan örneklerin en son ne zaman gün ışığına maruz kaldığını ölçerek bir tarihleme sunmaktadır. Şimdiye dek az sayıda alınan örnek teras kullanımının Roma Dönemi'ne uzandığını bilimsel olarak belgelemiştir. Çalışmanın ilerleyen safhalarında daha fazla örnek tarım teraslarının kullanımına ilişkin daha fazla bilgi üretecektir. Proje kapsamında yürütmekte olduğumuz Tarihsel Peyzaj Karakterizasyonu çalışmaları ise araştırmalarımızdan elde ettiğimiz verileri güncel arazi kullanımı ile birlikte değerlendirerek bölgenin kültürel, kırsal, arkeolojik mirasının sürdürülebilir korumasına hizmet eden altlıklar üretmekte ve yerel yönetimlerle işbirliği içinde koruma çalışmalarını sürdürmektedir.  

Yoğun sistematik yüzey araştırması saha çalışması, Burgaz 2009
Arazide seramik seçilmesi, Burgaz 2009
Arazi_kullanımı_Yerleşim_Sitler.jpg
KLASP araştırma alanı içinde arazi kullanımını gösteren harita
Jeofizik371.JPG
Magnetometry çalışmaları, Poyraz 2017
bottom of page